Yüksek Eğitimi Yükseltmek

Planlı, kaliteli, özgür düşünceyi teşvik eden ve geleceğe odaklı bir eğitim sistemine sahip olmak bir ülkenin uzun vadede kalkınabilmesinin en önemli şartlarından olsa gerek. Dogmatik düşüncenin inovasyon ve kalkınma değil, hemen hemen her konuda dışa bağımlılık getirdiğini üzülerek gözlüyoruz. Konunun bir diğer yönü de eğitim sistemindeki yüksek kapasiteli öğrencilerin kariyer, ekonomi ve akademiye katkılarının optimize edilememesi. Örnek olarak elektrik ve elektronik mühendisliğini alalım ve basit bir inceleme yapalım.

Ülkemizde üniversitelerin en zor girilebilen bölümleri arasında elektrik ve elektronik mühendisliği hep yer almıştır. Girilmesi zor olan bu bölümler ağırlıkla matematik ve fen yeteneğine göre kabul ettiği için dolaylı olarak analitik zekası yüksek öğrencileri kabul etmiş oluyorlar. Bir nevi yetişen parlak ve çalışkan öğrenciler bu bölümlerde toplanmış oluyor. Bu kadar meşakkatli bir şekilde girilebilen bölümlerin eğitimi de ağır ve öğrenciler arası yarış genelde yüksek.

Peki bu kadar zorlu bir eğitim sürecini başarı ile tamamlayanları nasıl bir iş hayatı bekliyor? İşin bu tarafı şaşırtıcı, çünkü elektrik & elektronik mühendisleri için direk öğrendiklerini uygulayabilecekleri ve iş tatmini yaşayabilecekleri sahalar ülkemizde, savunma sanayii haricinde, hayli kısıtlı. Elektronik mühendislerinin micro işlemci tasarlamaları için ileri teknoloji fabrikaları, ya da yükselen son teknolojiler üzerine araştırma geliştirme yapacakları laboratuvarlar yok ya da çok kısıtlı. Tabii fabrikalarda büyük makina işlemleri, telekomünikasyon ve şebeke ağları gibi genişçe istihdam ancak sınırlı iş tatmini sağlayan alanlar mevcut. Fakat buradaki sistem gerilimi, göreceli olarak en zorlu eğitim sürecinden başarıyla geçen gençlerin iş tatmini ve ekonomik tatmini sağlamayan pozisyonlarda çalışmak istememeleri şeklinde patlak veriyor.



Genel olarak elektronik mühendislerinin nerelerde çalıştıklarına bakarsak bankaların, bilişim danışmanlık şirketlerinin başı çektiğini görürüz diye düşünüyorum. Ne yazık ki bu gençlerin kendi alanlarında çalışmamaları yıllarca süren eğitimlerinin kısmen boşa gitmesi demek oluyor. Ne bankada ne de danışmanlık şirketlerinde elektroniğe dair hemen hemen hiçbir şey yok. Bu hem ülkenin eğitim kaynaklarının, hem bu parlak öğrencilerin bilgilerinin kısmi olarak ziyan edilmesi anlamına geliyor. Madalyonun arka yüzü de hep başarmaya odaklı bu gençlerin bildiklerini kullanmayacağı dallarda yarışa girmeleriö iş hayatına bir dezavantajla başlamaları ve nedensiz zorluklar yaşamaları oluyor.

Tabii ki elektronik bölümünde çok kıymetli bilgiler veriliyor ve belki de en önemlisi hızlı öğrenme, problem çözme ve analitik düşünme kazandırılıyor. Ancak bu bir çok bölüm için de söylenebilir ve bir teselli olamaz kanaatindeyim. Bilimde ve teknolojide ilerleyebilmek, dünya çapında başarılı ürünler yaratabilmek için üstüste koyulan taşlar misali okulda öğrenilen bilgilerin kullanılıp üzerine inşa edilmesi gerekir. Gömülü devreleri her yönüyle öğrenmiş birinin bankalarda sevmeden rapor hazırlamasının ülkemize uzun vadede başarı getirmesini beklemek pek gerçekçi olmaz.

Kaldı ki günümüzde elektronik ile ilgili olan bir çok alan artık yazılım alanına girmeye başladı. Müzik çalar, telefon, televizyonlardaki elektronik kontrol devrelerinin yavaş yavaş yazılıma kontrolüne kaydığını gördük. Geçtiğimiz bir kaç yıl içerisinde de ağırlıklı olarak elektronik konusu olan şebeke bağlantı ağlarının, veri depolama cihazlarının da yazılım kontrolüne geçmeye başladığına şahit oluyoruz. Bulut bilişimin yaygınlaşması da genel olarak elektronik kontrollü alanların yazılım kontrolüne geçmesi ile mümkün oluyor. Yazılım kontrolü ile sanal elektronik devreler, mikro işlemciler anında yaratılıp, istendiğinde yok edilebiliyor.

Peki ne yapılabilir? Öncelikle ülkemizin genç ve parlak nüfusunu hangi alanlara yönlendirirsek başarılı olur ve endüstri liderleri arasında girebiliriz diye düşünerek buna istinaden bir strateji belirlemeli diye düşünüyorum. Yeni yükselişe geçen ve gelecek vaat eden yapay zeka, kendi giden araçlar, quantum bilişim, bulut bilişim alyapısı gibi alanlar hakkında bazı dersler bu bölümlerde konsantrasyon olarak eklenebilir belki. Bu endüstrilerdeki lider şirketlerin ve ülkemizdeki iş liderlerinin, devlet yöneticilerinin ve rektörlerin düzenli toplanarak teatide bulunmaları; ihtiyaç olan geleceğin yetkinliklerini ve bunu nasıl gençlere kazandıracaklarını planlamaları bir başlangıç olabilir.  Buna ek olarak belirlenen strateji doğrultusunda yatırımlar yapılması ve iş sahaları açılması için teşvikler verilmesi de önemli. Bunları sağlayıp, mezunların da öğrendikleri bilgileri kullanıp, üzerine inşa edebileceği ortamlar yaratırsak başarıyı yakalayabileceğimizi düşünüyorum.





Comments

Popular Posts